5 Kasım 2013 Salı

3 Adam 5 Gün 2 Ülke 10 Şehir..



Çok blog kültürü olan bir insan değilim aslında bu bloğumu bir zamanlar ralliye ilk adım attığımda başımdan geçen olayları anlatmak için açmıştım fakat hem sponsorum olan firmadan işi bırakmam, hemde motor sporlarının çok pahalı bir sektör olmasından dolayı şimdilik askıya aldım.. Malum istediklerimizi rahat yapabilmemiz için önce kariyer yapmamız gerekiyor.. 

O nedenle geçmişte yaptığım şeyleri ileride detaylı bir şekilde hatırlamak içinde bloğu tekrardan benim için önemli olan olaylar ile yazmaya karar verdim.. İsmi değiştirmeyeceğim aynı kalsın bakarsınız ileride bi ralli macerası ile karşınızda olurum.:)  Bloğun çok okunması gibi bir kaygım yok okunmasada olur.. :) Neyse not kısmını çok uzattık gelelim bu 5 günlük tatil serüvenimize.. 

Yazın tatile çıkmadığım için son baharda aklımda güzel bir yurt dışı planı hayalleri kuruyordum. İnternet'te nerelere gidebileceğim, çıkacağım ülke de amaç eğlencemi yoksa kültürel gezimi olacaktı?
Bunları araştırırken birim müdürümüze danıştım malum kendisi hemen hemen çoğu ülkeye gittiği için bu konularda bana daha iyi yardımcı olacağını düşündüm. Aklımda iki seçenek vardı ya cruise gemisi ile çıkıp Yunanistan adalarını dolaşacaktım, ya da interrail (tren ile Avrupa turu) yapacaktım. Ama yabancı dilim çok iyi olmadığı için ve hiç yurt dışı tecrübem olmadığı için interrail biraz ürkütüyordu beni. Aynı konuyu birim müdürümüze de yansıttım kendisi interrail taraftarı oldu Yunanistan adalarında pek bi cacık olmadığını, Avrupa turunun hem daha eğitici hem de daha eğlenceli olacağını söyledi. Hatta istersen beraber çıkabiliriz dedi.. Fikir kafama yattı çünkü birim müdürümüz çoğu konuda iyi anlaştığım birisiydi ve ilk yurt dışı tecrübemde yanımda bilen birisinin olması bana güven veriyordu.. Tarihleri belirledikten sonra nereleri gezebiliriz, bu 5 güne trenle Avrupa'nın hangi şehirlerini sığdırabiliriz diye düşünüp araştırmaya koyulmuştuk.. Bu araştırma şirketin sigara odasında konuşulurken bir diğer çalışma arkadaşım Efeyi de tatilimize davet ettik. Kendisi hiç düşünmeden sağ olsun teklifimizi kabul etti..

Ufaktan araştırmalara başlamıştık Avrupa tren yolu haritaları, interrail pass biletleri, hızlı trenler, banliyö trenler, gidenlerin önerileri, bloglar derken ufaktan kendi yol haritamızı çıkarmıştık..



Son durağı İtalya olan üç hat çizdik. Sarı hat slav ülkelerinden geçen hat. Kırmızı hat sarı hatta nazaran biraz daha güneyden geçen düz bir hat. Yeşil hat ise diğer hatlara nazaran sadece demiryolu ulaşımı ile değil deniz yolu ulaşımını da içeriyordu ama dez avantajı Avrupa’daki birçok ülkeyi göremeden kestirme yoldan bizi İtalya’ya götürüyordu. İtalya’daki planımız ise adalarına uğramadan ülkenin hemen hemen vaktimiz yettiğince tüm yerlerini görüp son durağımız olan Milano’dan uçakla geri dönmekti. Artık bir yol haritamız vardı. Sıra tren yolculuğunda hangi trenleri kullanıp, ülkeler ve yerler arası mesafeleri çıkarıp ona göre 5 günlük kısıtlı zamanımızı en verimli şekilde kullanabileceğimiz araştırmalara gelmişti.. Bu araştırmalar sonucunda çizdiğimiz 3 hattan birisini seçerek ufaktan işlemlere koyulacaktık..

Günler süren araştırmalar sonrasında yavaş yavaş hayal kırıklığı yaşamaya başlıyorduk çünkü trenler gerçekten çok yavaştı ve interrail biletleri sadece 2. Sınıf banliyö trenlerinde geçerliydi hızlı trenler için bilet parası ödemek zorundaydınız. Tabi 2. Sınıf tren lafını duyunca direk aklımıza bizim kara düzen leş trenler geldi. Halbuki İtalya’nın 2. Sınıf trenleri THY’nin uçakları ile aynı rahatlıkta ve kalitede olduğunu orada öğrendik.. Ona da yazının ilerleyen kısımlarında değineceğim.. Maalesef ki 5 günlük süreçte sarı ve kırmızı hattı tren ile kat etmek imkânsız hal almıştı. Geriye tek seçenek en kötü ihtimal olarak hazırladığımız yeşil hat kaldı. O bile trenle bi nevi gidilebilirdi.. Belki o hatta bile trenle bir çok yeri gezemeyecektik.. İşte yedek olarak çizdiğimiz yeşil hattımız.



Sözde İstanbul’dan tren ile Selanik’e kadar geçip daha sonra oradan Atina’da inip akropol vs gezip tekrar trenle Patras limanına geçip cruse gemisi ile mavi yolculuğa çıkacaktık.. E tabi her şey kağıt üzerinde güzel ve mümkün duruyor.. Sonradan araştırdığımızda öğrendik ki İstanbul’dan kalkan tren 15 saatte Atina’ya varıyor..   E yuhh araba ile 3-4 saatlik yol trenle oluyor bize 15 saat.. E hadi tamam dedik oradan da Patras limanı 4-5 saat.. Gitti 1 gün.. İtalya tarafına bakmadık bile.. Yavaş yavaş tren fikrinden soğumaya başlamıştık ki interrail bilet fiyatlandırmasını gördüğümüzde direk olarak tren işini iptal ettik. Sikerler treni dedik J 

Kişi başı öğrenci interrail bileti 10 gün içinde 5 gün kullanım 160€.. Direk İtalya’ya THY Atatürk Havalimanı’ndan cam kenarı uçak bileti 120€.. E ne anladık biz bu işten..   Altı üstü yeşil hatta geçeceğimiz ülke sayısı 2.. E dedik bu parayı trene verip hem günden, hem de konfordan ödün vereceğimize direk uçakla geçelim.. Buradan çıkardığımız sonuç sadece 1-2 ülke için interrail bileti almak mantıksız ama bol vakit olup 7-8 ülke dolaşırım ben diyorsanız o zaman interrail bileti mantıklı..

Yavaş yavaş tatilimiz şekil almaya başlamıştı. Direk İtalya’ya da uçmak istemiyorduk birazcık macera ve vaktimiz varken araya bir ülke daha sokma çabasındaydık. Tekrar gözleri Yunanistan’ın üzerine diktik. Ve başladık plan yapmaya.. Planımız şu şekilde idi; Uçakla İstanbul’dan, Atina havalimanına inecektik. Oradan bir araç kiralayıp Atina’yı gezecek akşamına da Patras limanına geçecektik. Aracı orada teslim ettikten sonra da gemimize binip İtalya’nın bari limanına doğru yol alacaktık.. Bari limanına ayak bastığımızda ise oradan da bir araç kiralayıp haritadaki çizmenin topuğundan yukarısına kadar geze geze gidecektik.. İtalya içinde detaylı bir şekilde uğrayacağımız şehirleri işaretlemiştik. Kalacağımız yerler meçhuldü onları yolda ayarlayacaktık duruma göre.. Evet İtalya güzergahımızda bu şekilde;




Devam edecek..